5 Aralık 2017 Salı

Sürecin başarısızlığı ve sivil toplumun rolü Kıbrıs Gazetesi Temmuz/2017


Kıbrıs müzakereleri çöktü ve çöküşüyle birlikte siyasilerin karşılıklı suçlamaları hız kesmeden sürüyor. Sürecin çöküşünün ardından, her ne kadar farklı yollar ve arayışlar gündeme gelse de iki toplumun barış ve refah içinde yaşaması için ortada duran en gerçekçi seçenek federal çözümdür.

Kıbrıs müzakereleri çöktü ve çöküşüyle birlikte siyasilerin karşılıklı suçlamaları hız kesmeden sürüyor. Sürecin çöküşünün ardından, her ne kadar farklı yollar ve arayışlar gündeme gelse de iki toplumun barış ve refah içinde yaşaması için ortada duran en gerçekçi seçenek federal çözümdür. Buna ulaşmak içinse siyasi irade yanında, sivil toplum örgütlerinin etkin olarak domine ettiği yeni bir sürecin varlığı kaçınılmazdır. Sivil örgütlerin süreçte aktif olması, toplumlar arasında güven geliştirilmesi açısından da önemli bir rol oynayabilir. Sivil toplum örgütleri, tabandan gelen örgütler olduğu için toplumun geniş kesiminin sesinin sürece aktarılmasında etkili olabilir.
Müzakere süreçlerine, hep siyasi bakış açısıyla yaklaşılması ve sivil toplum örgütlerine süreç içinde yeterince yer verilmemesi, başarıya ulaşmayı engelleyen nedenlerden biri aslında. Her nedense bu süreçlerde insan faktörüne, siyasi faktör kadar değer verilmedi. Sivil toplumun görüşlerine zaman zaman başvuruldu ancak süreçte hiçbir zaman belirleyici noktada bulunamadı. Sivil toplumun süreç içinde daha çok aktif olmasına olanak tanınsaydı belki de siyasi iradenin farklı şekillenmesine yol açılabilirdi.
Raporda sivil topluma atıf var
BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görev süresinin uzatılmasıyla ilgili son raporunda, sürecin insani boyutuna atıf yapılıyor. Raporda, sivil toplum örgütlerinin ve özellikle kadın gruplarının siyasi sürece katılımının önemi vurgulanıyor. Sivil toplumun siyasi sürece katılımının, ileride yapılacak bir anlaşmanın kalıcılığına büyük yardımı olacağı kaydediliyor.
Raporda, kadınların barış süreçlerinde oynayabilecekleri rolün de altı çiziliyor. Her iki tarafa, sivil toplumun aktif olarak birbirleriyle etkileşim içinde olmasının sağlanması, iki toplumdaki ekonomik ve ticari kuruluşlar arasındaki temasların cesaretlendirilmesi ve engellerin kaldırılması çağrısı da yapılıyor.
Köprüler kurmaya devam
Adadaki en etkili sivil toplum örgütlerinden olan Kıbrıs Türk Ticaret Odası ve Kıbrıs Ticaret ve Sanayi Odası başkanları, statükonun kabul edilmez olduğunu söyleyerek, “köprüler kurmaya devam edeceğiz” diyor.
Kıbrıs’ta barış ve yeniden uzlaşı çabalarının güçlendirilmesi ve devamı dışında, başka bir seçenek bulunmadığı yönünde inanca sahipler. Odalar, iki toplumlu projeler yürütüyorlar ve bu projeleri daha de geliştirmek arzusundalar.
Ancak onlar da sivil toplumun barış sürecine katılımını yeterli bulmuyor. Bu noktada, “Sivil Toplum barış sürecine katkıda bulunmada kritik bir role sahiptir” düşüncesinden hareket ederek, iki toplum arasında ekonomik, sosyal ve kültürel işbirliğinin desteklenmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar. Aktif bir sivil toplum, ekonomik ve sosyal diyaloğun sürekli geliştirilmesi, Kıbrıs’ta arzulanan uzlaşının sağlanması yönünde teşvik edici unsurlar olarak kabul ediliyor.
Kadınlar nerede?
Kıbrıs müzakere sürecinde kadınlara yer verilmesi konusu ile ilgili dönem dönem açıklamalar yapılıyor. Ancak açıklamadan öteye gidilmiyor ve kadınların sürece katkısı sınırlı kalıyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı kararı, savaşın kadınlar üzerindeki etkisini tanımlarken, arabuluculuk sürecinde ve barışın tesisinde kadınların oynayabileceği rolün önemini ortaya koyuyor. Kararın kabulünden sonra yapılan araştırmalarda, kadınların barış sürecine katılımıyla ilgili beklentiler ve sonuçlar arasında büyük bir boşluğun bulunduğu belirlendi.
BM tarafından yapılan araştırmalara göre, kadınların barış müzakerelerine katılımı, yeni yaklaşımların ve metotların geliştirilmesine katkı sağlıyor. Kadınların müzakerelere katılımıyla sosyal ve insani konular da dahil ediliyor yani müzakereler, askeri güç ve diğer konuların ötesine taşınabiliyor. Böylece “rekabetçi olmayan bir müzakere” biçimi oluşuyor.
Müzakerelerde kadınların sadece devletler adına katılması bir anlam ifade etmiyor. Kadınların, sivil toplum örgütlerinden seçilerek, orada bulunmasıyla bir farklılık yaşanabiliyor.
Barış müzakereleri sonunda yapılan anlaşmalara bakıldığında, kadınların yer aldığı süreçlerde 15 yıldan uzun süreli barış sağlama şansı, yüzde 35 olarak gösteriliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder