5 Aralık 2017 Salı


Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne ne oldu? Kıbrıs Gazetesi Eylül/2017
Avrupa  Birliği (AB) tarafından verilen “Kıbrıslı Türkleri açıkta bırakamayız” sözü üzerinden 13 yıl geçti. Bu süre içinde Kıbrıslı Türklerin AB nezdinde “açıkta kalmışlığı” bir türlü giderilmedi. AB’nin verdiği sözler arasında bulunan Doğrudan Ticaret Tüzüğü, 2004 yılında Kıbrıslı Türklerin ekonomik gelişmesine yardımcı olmak üzere oluşturuldu fakat hukuki zemin tartışmaları nedeniyle bir türlü yaşama geçirilemedi.
Tüzük, Başkanlar Konseyi’nde halen bekletiliyor. Rum Yönetimi, tüzüğün üçüncü ülkelerle dış ticareti öngören AB Anlaşması’nın 133’üncü maddesine göre hazırlanması ve Konsey kararında oy çokluğunun yeterli olması nedeniyle karşı çıktı. Konsey Hukuk Dairesi inceleme başlatarak, bir rapor hazırladı. Raporda, Rum Yönetimi’nin by-pass edilerek KKTC ile doğrudan ticarete başlanamayacağı, Kuzey’den mal ihracatı için KKTC limanlarının kullanılamayacağı, ayrıca bu kararın müktesebatın değiştirilmesi bağlamında ele alınması zorunluluğuna ortaya kondu. AB Katılım Anlaşması’nın ekindeki Protokol 10’dan hareketle de oybirliği ile karar alınması gerektiği görüşüne yer verildi. Uzlaşıya varılamayınca konu, siyasi parti başkanlarından oluşan Başkanlar Konseyi’ne havale edildi. Tüzük, o günden beridir bir köşede duruyor.

Kuzey Kıbrıs Gümrük Birliği’ne girebilir mi?
AB müktesebatı Kuzey’de askıda bulunuyor. Ancak, Kuzey Kıbrıs’ta AB müktesebatının, adada varılacak anlaşmadan sonra askıdan indirilmesi yönünde bir şart yok. Müktesebatın, Protokol 10 çerçevesinde askıdan indirilmesi mümkün görünüyor.
Kıbrıs AB Derneği Denetleme Kurulu Üyesi Ali Erel, AB konularında en kapsamlı bilgilere sahip olan kişilerin başında geliyor. Erel’le zaman zaman yaptığımız röportajlarda, Protokol 10’daki kısıtlamaların, kısmen veya tamamen komisyon önerisi ve konseyin oybirliğiyle karar alması durumunda kaldırılmasının mümkün olduğunu söylüyor. Komisyon, Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafından önerinin bloke edileceği düşüncesine sahip olduğu için bu konuda çekingen davranıyor.
Müktesebat askıdan indirildiği anda, Gümrük Birliği talebi gündeme gelecek. Gümrük Birliği’ne girilmesi halinde, Maraş’ın açılması, tüm ada üzerinde malların serbest dolaşımı, Kuzey Kıbrıs’taki limanların AB gözetiminde ve denetiminde ithalata açılması da tartışılan konular arasında yer alıyor. Ada üzerinde malların serbest dolaşımı durumunda, Türkiye’den veya üçüncü ülkelerden gelecek malların da serbest dolaşımını içereceği, Kuzey Kıbrıs’taki ticaret kurallarının AB ile uyumlu hale getirilmesi gerektiği düşüncesi bazı çevrelerce seslendiriliyor. Bu durumun, Kıbrıslı Türklerin Türk pazarına da girmesini kolaylaştıracağı vurgulanıyor. Tüm bunların hayat bulup bulamayacağı ise tamamıyla siyasi konjonktürle alakalı.

İslam İşbirliği Teşkilatı izolasyonların kaldırılmasına yardımcı olabilir mi?
Şu sıralar, yüzümüzü İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İTT) çevirip, ambargoların sona erdirilmesi çağrısını yapıyoruz. Bu çağrılara cevap verilmesi ihtimali düşük. Teşkilat 57 üyeden oluşuyor ve bu üyelerin bir kısmının “eti aynı kazanda kaynamıyor”. İTT, AB gibi bir yapıya sahip değil; üyeleri birbirlerinden kopuk, aralarında ekonomik ve ticari anlamda güçlü ilişkiler bulunmuyor.
Üye ülkelerin pek çoğu zengin enerji kaynaklarına sahip fakat birçok ülke de enerjiye erişimde sıkıntılarla karşılaşıyor. Enerji zengini ülkeler, bu zenginliği kendi teşkilatları içinde kullanmayı pek tercih etmiyor. Kısacası üye ülkelerin her birinin farklı gündemi mevcut. Bu da haliyle örgütün bütünlüklü işlevselliğini etkiliyor.
Türkiye, 2016 yılından itibaren teşkilatın başkanlığını üstlendi ve bu görevi 2019’da sona eriyor. Türkiye’nin başkanlığı süresince Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ambargoların kaldırması yönünde etkin olabileceği düşünülüyor.
“Kıbrıs Türk Devleti” adıyla gözlemci ülke olarak teşkilatta yer alıyoruz. Teşkilatla olan ilişkilerimiz neticesinde, ülkemizden heyetler, İİT Zirvesi ve Dışişleri Bakanları Konseyi toplantılarına düzenli olarak katılıyor. İİT’ye bağlı kuruluşlarla da temasımız bulunuyor.
Ancak unutulmaması gereken bir nokta var. O da farklı ajandalara sahip bu ülkelerden bazılarının, Rum hükümeti ile de farklı gündemlerinin bulunmasıdır.
Buna rağmen, İTT ile yürütülen ilişkiler çerçevesinde ekonomik açıdan ambargoların kırılmasında bir ölçüde ilerleme sağlanabilir fakat izolasyonların tümden kaldırılması konusunda teşkilat üyelerinden çok fazla bir şey beklememek gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder