5 Aralık 2017 Salı

İbadet özgürlüğü ve propaganda Kıbrıs Gazetesi Eylül/ 2017
İbadet özgürlüğü bir haktır ve bunun engellenmesi de insan haklarına saldırı anlamını taşır. Uluslararası hukukta da bu böyledir. KKTC siyasi olarak uluslararası alanda tanınmıyor olabilir ancak bu durum uluslararası kuralların, yasaların buralarda işlemeyeceği manasına gelmez.
Ay. Mamas’ta ibadet özgürlüğü kısıtlaması ve yine daha önceden başka ayinlerle ilgili sınırlamalara gidilmesi yönündeki kararlar, insan haklarına ne kadar değer verdiğimizin de göstergesidir. Bu tarz uygulamalar, yıllar önce ibadet özgürlüğü için başlatılan ve zaman içinde ilerletilen çalışmalara darbe vuruyor. Uluslararası alanda da Kuzey Kıbrıs’ı rahatsız edebilecek bir konuma itebiliyor.
Ay. Mamas, ibadet özgürlüğünün sembolü
Ay. Mamas Kilisesi’nde düzenlenen ayinler, Kuzey Kıbrıs’ta ibadet özgürlüğünün de semboldür. Neden diye sorarsanız, Ay. Mamas’ta 2004 yılında yapılan ilk ayine günler kala kiliseye bombalı saldırı düzenlenmiş ve tüm güvenlik endişelerine rağmen, 1-2 Eylül 2004 tarihlerinde ayinler gerçekleştirilmişti. Buradaki ayinlerle birlikte, KKTC’deki tüm kiliselerde ayin yapma serbestisinin bulunduğu açıklanmıştı.
Türk tarafınca yapılan bu açılımın ardından, ada genelinde ibadet kısıtlanmasının kaldırılması için yoğun çaba sarf edildi. Bu çabalara, 2013’ten itibaren İsveç Büyükelçiliği himayesinde çalışmalarını sürdüren Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol Ofisi’nin çalışmaları da eklendi. Ofis, din adamları arasında diyalogun geliştirilmesi, adanın her iki yanında dini yerlerin yeniden ibadete açılması konularında ciddi çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalar kapsamında ilk kez Başpiskopos Hrisostomos ve Din İşleri Başkanı Talip Atalay bir araya gelerek diyalog kurdu. Bu diyaloğa Ermeni, Latin ve Katolik cemaatini temsil eden din adamları da katılıyor. Her ne kadar Başpiskopos zaman zaman bu diyalog çizgisinden saparak, siyaset kokan açıklamalar yapsa da kimse bu temasların önemini küçümseyemez sanırım.
Kıbrıs’ın unuttuğumuz çok kültürlü yapısı, farklı inançlara saygı zemininde görünür hale geldi. Tabii bundan huzursuzluk duyanlar da oldu. Kıbrıs müzakerelerinin çökmesini ve iki toplum arasındaki temasların azalmasını fırsat bilenlerin son dönemlerde, ibadet özgürlüğüne göz dikerek toplumlararasında bin bir emekle oluşturulan bu tür ilişkilere darbe vurmak için çalıştığı anlaşılıyor.
Çağdaş bir devlet iddiasındaysanız insan hakları üzerinden misilleme yapamazsınız
Rum Yönetimi ise 13 yıl sonra Ay. Mamas’ta ayin yapılmasının yasaklanmasını, dini özgürlüğün kısıtlanması çerçevesinde uluslararası düzeyde protesto etmeye hazırlanıyor. Ayrıca Rum yetkililer, “Misillemeye gitmeyip, Hala Sultan Tekkesi’nde ibadet izni verdik” şeklinde propaganda peşindeler. Ancak şunu unutuyorlar; eğer çağdaş, demokratik ve insan haklarının özgürce uygulandığı bir devlet olduğunuz iddiasındaysanız “misilleme” kelimesini ağzınıza almamalısınız. Benzer durum bizim taraf için de geçerli.
ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) ve BM’nin Kültürel Haklarla ilgili yıllık raporlarında, Kıbrıs genelinde din özgürlüğüne yer veriliyor. Son olarak mart ayında yayınlanan BM Kültürel Haklar Raporu’nda, Rum yetkililerden, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanların Güney’deki ibadet yerlerine erişimine kolaylık sağlaması istenirken, Kuzey Kıbrıs’taki makamlara Kuzey’de yapılacak ibadetlere konan kısıtlamaları yeniden değerlendirmesi çağrısı yapılıyor. Raporda, taraflara bu tarz konuları “siyasileştirmemeleri” vurgusu da var. ABD tarafından yayınlanan raporlarda ise dini toplumların Kuzey’de ibadethaneler, mezarlıklar ve tarihi-kültürel alanlara erişiminin engellendiğini belirtiliyor.
İbadet özgürlüğünün, propaganda amaçlı kullanılmaması veya siyasete kurban edilmemesi gerektiğini dışarıdan birilerinin bize söylemesine gerek yok. Her iki taraftaki yönetim, insan hakları çerçevesinde zaten bunu yerine getirmeli. Ne var ki adanın Kuzey ve Güneyi’ndeki yetkililer, bunun tersini yapma peşindeler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder