5 Aralık 2017 Salı

Hangi yoldan yürüyeceğiz?  Kıbrıs Gazetesi. Haziran/2017


Kıbrıs müzakerelerinde şu an için bir gelecek görünmüyor. Müzakerelerin olumsuz sonuçlanması halinde bizim taraftaki genel kanı, “yolumuza bakarız” şeklindeydi. Ancak bizim hangi yoldan, nasıl yürüyeceğimiz şu sıralar karanlık. Ekonomi, sağlık, eğitim, ticaret ve daha pek çok 

alanda takip edilecek güzergah kesinlikle engellerle dolu.

Hiç kimse bu yola birileri tarafından gül serpiştirilmiş olacağını düşünmesin. Türkiye’yi IMF olarak gören ve yıllardır memur maaşlarını ödemek dışında herhangi bir inisiyatif üstlenemeyen, ülkeyi kalkındırmak adına taş taş üstüne konulmayan bir sistemde “kendi yolumuzda yürümek”, üzgünüm ama hayalden öteye gitmez.
Yönetemiyoruz
1975 yılından, yani Kıbrıs Türk Federe devletinin kuruluşundan bugüne kadar geçen zaman diliminde 39 hükümet kuruldu. Rakamdan da görüldüğü üzere, devlet yönetimde pek maharetli olduğumuz söylenemez. Bu sürede hükümet edenlere baktığımızda ise UBP, 1976 yılından bu yana toplamda 28 yıl hükümette görev almış. Onu, DP ve CTP izlemiş.
Büyük siyasi partilerimizin hepsi de 42 yılık bu süreçte bir şekilde hükümet tecrübesi yaşadı. Ne var ki neticede, bugün ortada hiç de hoş olmayan bir tablo var. Hükümetlerin popülizme dönük idare sistemleri, özel sektörü özetle bitirdi.
40 bin kişi devletten maaş alıyor
2016 Nisan ayı verilerine göre, göre devletten maaş veya ödenek alan toplam kişi sayısı 40 bin 442 idi. Bu kişilere ödenen toplam maaşın ise 170 milyon TL olduğu belirtilmişti. Bugün ülkede en yüksek maaşı 16 bin 543 TL ile dış temsilciliklerin aldığı ortaya konmuş, bunu 14 bin 259 TL ile siyasilerin takip ettiği kaydedilmişti.
Hal böyle iken sürekli şişirilen müşavir kadrosunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Müşavir ordusunun azaltılması konusunda gerçekten samimi olunsaydı, her gelen yeni hükümet dünya kadar müşavir yaratmazdı. Bugün hükümetin müşavirlere ödediği maaşın 2 milyon TL’ye ulaşmış olduğu söyleniyor. Yolumuza böyle mi devam edeceğiz?
Gece kulüplerinden devletin kasasına yılda 20 milyon TL
Başkentten ülkenin batı bölgesine doğru aracınızla yol aldığınızda gece kulüplerine rastlarsınız. Adanın kuzeyinde 35 gece kulübü bulunuyor. Bu “işletmelerde”, 334 konsomatris çalışıyor. Memlekette herkes gece kulüplerine karşı ancak kimse bir şey yapmıyor. Fuhuş yasak fakat gece kulüplerindeki kadınlar cinsel yolla geçen bulaşıcı hastalıklara karşı haftada iki kez sağlık kontrolünden geçiriliyor. Bu durum, özetle fuhuşun- kadın ticaretinin devlet tarafından da kabul edildiğinin en önemli kanıtı.
Gece kulüplerinden devletin kasasına yılda 20-30 milyon TL arasında bir rakam giriyor. Yani devlet fuhuşu bir yerde yasallaştırıyor. Olayın insani boyutu ise ayrı. Her yıl ABD’nin hazırladığı İnsan Ticareti Raporu’nda gece kulüpleri ve burada çalışanlar yer alıyor. Bu konuda yetkililerin gerekli önemleri almadığı ise sürekli tekrarlanıyor.
Roket hızda üniversite sayısı artıyor
Eğitimde ise özellikle yüksek öğrenimde son dönemlerde yaşananlara baktığımızda, durumun vahameti ortaya çıkıyor. 29 yıl içinde üniversite sayımız roket hızla 15’e yükseldi ve bir o kadar daha üniversite açılması için başvuru olduğu biliniyor. Bir zamanlar “üniversite adası” olarak planlanan eğitim politikasında, bugün 365 derecelik sapma var. Kaliteden, bilimsel çalışmadan, üretimden uzak bir eğitim veriliyor. Üniversitelerin, rant kapısı ve öğrencilerin de müşteri olarak görüldüğü bir sistemle daha ne kadar gideceğiz? Bu yolu nereye kadar yürüyebileceğiz? 93 bin öğrenciden 20 bininin kaçak konumunda farklı sektörlerde çalıştığı iddiası var.
Öğrenciler sadece, kaçak iş gücünü oluşturmuyor. Aynı zamanda kaçak öğrenci konumunda da bulunuyorlar. Üniversiteye kayıt yaptırarak, burada öğrenci statüsüyle bulunan bu kişiler, okul harçlarını yıl içerisinde ödeyemediği için “kaçak öğrenci” konumuna düşüyor. Türkiye ve özellikle üçüncü ülkelerden KKTC’ye öğrenci olarak gelenlerin, günlüğü 35- 40 TL’ye inşaatlarda, restoranlarda, kafelerde çalıştığı öne sürülüyor.
Eğitim Bakanlığı bu konuyla ilgili harekete geçeceğini açıklamıştı. Şu anda eğitimde “kaçak kat çıktığımıza” dair gibi görüntü hâkim...
Halk güvende hissetmiyor
Güvenlik meselesine gelince… Ocak 2017’de yapılan bir anket çalışmasında KKTC’de yaşanabilirliğe 10 üzerinden 6.01 puan veren halk, Nisan 2017’de notunu 5.70’e düşürdü. Ankette, her 10 kişiden altısı, ülkeyi yaşanılabilir bulmadığını belirtmiş.
Cinayet, hırsızlık, tecavüz ya da uyuşturucu suçları her gün gazete sayfalarında boy boy yer tutuyor. Vatandaşla konuştuğumuzda kriminal olayların artması, ekonomik nedenler ve ülkeye giriş çıkışta yeteri kadar önlem alınmamasına bağlanıyor.
Aslında buna en somut örnek soygun olayları. 21 Mayıs 2017 tarihinde adaya gelen iki kişinin, 22, 23 ve 24 Mayıs 2017 tarihlerinde altı ev açtıkları tespit edildi. Peki tüm bunlar hangi yolda yürüyebileceğinize ışık tutabiliyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder