28 Aralık 2011 Çarşamba

"TÜRKİYE MÜZAKERE KATILIMCISI OLMALI"

4 TEMMUZ 2011
HAVADİS GAZETESİ
Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Genel Başkanı Nikos Anastasiadis, Türkiye’nin Kıbrıs sorununda hayati bir rol oynadığını söyleyerek, Türkiye’nin müzakerelerin bir parçası yapılması gerektiğini kaydetti.

Anastasiadis, müzakerelerdeki diyaloğun, Kıbrıslı süreç olduğu dogmasına katılmadığını ifade ederek, “Türkiye’nin etkin olması bekleniyorsa müzakerelerde Türkiye’nin dışarıda tutulmaması gerekiyor” dedi.
DİSİ Genel Merkezi’nde Havadis’in sorularını yanıtlayan Anastasiadis, BM himayesinde devam eden müzakerelerin iki toplumun temsilcilerinin yanı sıra, Türkiye, Yunanistan ve AB’yi içine alacak şekilde genişletilmesinin önemini vurguladı.
Anastasiadis, 7 Temmuz’da Cenevre’de yapılacak olan zirveyle ilgili olarak müzakerelerde geçen 3,5 yılda, yapılmayan şeylerden dolayı elde edilen ilerleme nedeniyle iyimser olmadığını dile getirerek, çözümsüz geçen her günün iki toplumun çıkarları aleyhine çalıştığına dikkat çekti.
“Müzakereler sonsuza dek süremez”
Anastasiadis, her zaman için pozisyonlarının takvimleri kabul etmemek olduğunu belirterek, “Ancak, sonsuza kadar da müzakere edemezsiniz. Bu nedenle sorun, iki tarafın ne kadar yapıcı olduğuna bağlı” dedi. Haziran 2012’den önce çözüme ulaşabileceğini, ancak bunun Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na bağlı olduğunu vurgulayan Anastasiadis, “Bir gün 23 Mayıs Anlaşması’nı kabul ettiğini söylerken, ertesi gün Hristofyas’la Talat arasındaki geçmişteki anlaşmaları kabul etmediğini söylüyor. Bu çabada açık olmalıyız. Kendimize dürüst olmalıyız ve ülkenin nasıl inşa edileceği yönünde vizyonumuz olmalı. Bu ülkeyi herkes için cennete çevirebileceğimiz yönünde vizyona sahibim” diye konuştu.
“Maraş çözümün parçası değil, iyi niyet göstergesi”
Anastasiadis, Türkiye’nin, uzmanların Maraş’a girip şehrin durumuyla ilgili rapor hazırlanmasına izin vermesinin iyi bir ileri adım olabileceğini söyledi. Anastasiadis, Maraş’ın çözümün bir parçası olmadığını, bir iyi niyet göstergesi veya güven yaratıcı önlem olarak değerlendirileceğini kaydetti.
Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Genel Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıs sorunu ile ilgili Havadis’in sorularını yanıtladı.
Havadis: Son seçimlerde DİSİ parlamentoda 20 koltuk kazandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anastasiadis: Partimizin bariz bir zaferidir. Oy oranımızı 34.5’e yükselttik, parlamentoda daha çok koltuk kazandık. Tabii ki Meclis Başkanı’nın seçimi de çoğunluğun, bugünlerde hükümetin değil, muhalefetin yanında olduğu yönünde güçlü bir mesaj verdi.
Havadis: Bunu, 2013 yılında başkanlık seçimlerine aday olacağınız yönünde bir sinyal olarak algılayabilir miyiz?
Anastasiadis: Başkanlık seçimini konuşmak için henüz çok erken. Şu anda yüzleşmemiz gereken birçok sorun var. Bunlardan bir tanesi de Kıbrıs sorunu. Ayrıca finansal krizden kaynaklanan ekonomik sorunlar da var. Öte yandan şunu da kabul etmeliyiz ki nüfusun üçte birinden daha çok bir kesimi temsil eden parti olan DİSİ, başkanlık seçimlerine katılacaktır. Ama bunu şahsım için söylemiyorum; genel konuşuyorum.
Havadis: Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne karşı olduğunuzu biliyoruz. Neden karşısınız? Rum Yönetimi müzakerelere iyi niyet çerçevesinde devam ettiğini beyan ediyor ama bir yandan da Ercan’a yapılan charter uçuşları engellemeye çalışıyor. Bu durum Rum Yönetimi’nin söylemine ters düşmüyor mu?
Anastasiadis: Size karşı açık sözlü olacağım. Kimse Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu istemiyor. İzolasyon, işgal kuvvetlerinin desteklediği yasa dışı rejimden dolayı var. Umudumuz, bu istenmeyen durumun sona ermesi için nihai global bir çözüm bulunmasıdır. Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün, yasa dışı rejimin statüsünün yükseltilmesine yol açtığına inanıyoruz.
Havadis: Amacın bu olduğundan emin misiniz?
Anastasiadis: Ercan Havaalanı’ndan söz ettiniz. Ercan’ın, BM veya AB’nin altında faaliyet göstermesi ve Türkiye’nin aynı anda Kıbrıs bayraklı gemilere limanlarını açması halinde, Ercan’a uçuşlara herhangi bir itirazımız yok. Dolaysıyla bu cevaplaması kolay bir soru değil. Örneğin, Türkiye tarafından somut bazı adımlar atılabilir. Türkiye Protokol 10’ u uygulayabilir. Sizin de bildiğiniz gibi FIR Hattı, devletin egemenliğinin bir parçası. Şu anda Kuzey’de devam eden olayın yasal bir zemini yok. Bu, iki toplumlu, iki kesimli federasyon çözümüyle sağlanabilir.
Havadis: Brüksel’de bir toplantıda, Maraş’ın iyi niyet göstergesi olarak Türkiye tarafından ortaya konulabileceği açıklamasında bulundunuz. Türk tarafı böyle bir açılımda bulunursa Rum tarafı bunun karşılığında ne vermeyi planlıyor?
Anastasiadis: Başkan Hristofyas tarafından bir öneri sunulmuştu. Bu öneri, hayalet şehir Maraş, AB veya BM gözetiminde Kıbrıslı Rumlara verilsin; aynı anda Mağusa Limanı AB gözetiminde açılsın şeklindeydi. Ayrıca Türkiye’nin, uzmanların Maraş’a girip şehrin durumuyla ilgili rapor hazırlanmasına izin vermesi iyi bir ileri adım olur.
Havadis: Bizim taraf Maraş’ın çözümün bir parçası olduğunu söylüyor…
Anastasiadis: Bu çözümün bir parçası değil. Bu bir iyi niyet göstergesi veya güven yaratıcı önlem olarak değerlendirilecek. Şu anda bir çıkmazla yüz yüzeyiz. Bence iyi niyet önlemleri olarak Türk limanlarının ve Mağusa Limanı’nın açılmasından önce, daha çok sınır kapısının açılması gerekiyor. Bu, içinde bulunduğumuz duruma bir hız kazandıracaktır. Bugünlerde Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumunun çoğunluğunda bir hayal kırıklığı olduğuna ve hiçbir yere gitmiyoruz duygusunun hakim olduğuna eminim. Birbirleriyle karışma imkanı bulmamış olan genç nesil olduğu unutulmamalı. Üzgünüm ki adım adım istemesek de ayrılık için çalışıyoruz; buna doğru gidiyoruz. Bu durum da hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler için çok kötü olacak. Biz Avrupa ülkesiyiz ve iki kesimli, iki toplumlu, BM kararlarında tarif edilen siyasi eşitliğe dayalı bir federasyonla birleşik bir ülke inşa edebiliriz. Bir cennette yaşıyoruz ve bunu cehenneme çevirmeye çalışıyoruz.
Havadis: Eylül ayından itibaren Kıbrıs sorunun çözümü ile ilgili bir inisiyatif üsteleneceğiniz söyleniyor? Bu inisiyatif neleri kapsıyor?
Anastasiadis: Parti olarak Kıbrıs sorunundaki çeşitli başlıklar için alternatif çözümler ve alternatif öneriler hazırlayacağız. Ardından da siyasi partilerle tek tek toplantı yapıp, ortak bir zemin bulmayı planlıyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi partiler arasında farklılıklar var. Bu nedenle bazı başka öneriler de ortaya koyduk. Bu öneriler de herkes tarafından bilinen öneriler.
Havadis: AKEL, inisiyatif alma açıklamanıza karşı bir tepki gösterdi mi?
Anastasiadis: Şu anda bir reaksiyon yok ama Ulusal Konsey toplantılarında masaya koyduğumuz önerilere karşı çıkıyorlar.
Havadis: Sözünü ettiğiniz öneriler ne içeriyor?
Anastasiadis: BM himayesinde müzakere katılımcılarının iki toplum temsilcileri yanında AB, Türkiye ve Yunanistan’ı içine alacak şekilde geliştirilmesi. Bunun, Kıbrıs sorununa direkt ilgisi olan herkese kendi önerilerini masaya koyma yönünde bir şans vereceğine inanıyorum. İkinci öneri, müzakerelerdeki başlıklarla ilgili alternatif önerilerden oluşan global öneriler hazırlanmasıydı. Üçüncüsü de güçlü bir devletin tüm gücünü merkezi hükümette yoğunlaştıran bir devlet olmadığına inanıyoruz.
Havadis: 7 Temmuz’daki Cenevre zirvesi ile ilgili beklentileriniz nelerdir?
Anastasiadis: Müzakerelerdeki 3,5 yıl ve yapılmayan şeylerden dolayı elde edilen ilerleme nedeniyle iyimser değilim. Çözüm olmadan geçen her gün, iki toplumun çıkarlarına karşı çalışıyor.
Havadis: “Yapılmayan şeylerden dolayı” derken neyi kastediyorsunuz? Neler yapılabilirdi?
Anastasiadis: Size başkana sunduğum açılımların neler olduğunu söyleyemem. Bence iki taraf çalışabilir önerileri sunma yönünde cesur olmalı. Türkiye’nin etkin olmasını bekliyorsak, müzakerelerde Türkiye’nin dışarıda tutulmaması gerekiyor. Ben diyalogun Kıbrıslı süreç olması dogmasına katılmıyorum.
Havadis: Ama Sayın Hristofyas bunu müzakerelerin en başından beridir söylüyor…
Anastasiadis: Bunu en başında söylerken kendisine bir nedenden dolayı tam olarak katılıyordum. 2004 yılında herkes dış müdahaleleri ve üçüncü şahısları suçlamıştı. Bu üçüncü taraflara, Kıbrıslılar dışında başka ülkelerden empoze edilecek çözümlerin kabul edilmeyeceği yönünde güçlü bir mesaj taşıyordu. Ancak her gün ne söylediğinizi de dikkate almalısınız. Sürekli “Türkiye karar vericidir, Türkiye isterse çözüm olur” diyorsanız, o zaman niye Türkiye’yi diyaloğun dışında tutuyorsunuz? Eğer bu sürecin Kıbrıslı süreç olduğunda ısrar ediyorsanız, niye Sayın Erdoğan’dan Boğaz’da Kıbrıs sorununu konuşarak balık yemek için sizi davet etmesini istiyorsunuz? Bu, birbiriyle çelişen bir durum. Türkiye gerçekte Kıbrıs sorununda hayati bir rol oynuyor. O zaman gelin, Türkiye’yi müzakerelerin bir parçası yapalım. Burada uluslararası konferanstan söz etmiyorum. BM himayesi altındaki müzakere prosedürünün genişlemesinden söz ediyorum. 1968 yılındaki görüşmelere Klerides, Denktaş, Yunanistan’dan Mihail Dekleris ve Türkiye’den Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı katılmıştı.1972 yılında çözüme çok yakındılar.
Kıbrıs Türk vatandaşlarımız ve Türkiye, Kıbrıslı Rumların mülkiyet, göçmenlerin evlerine dönüşü gibi konulardaki endişelerini dikkate almalı. Aynı zamanda tarihi ve dini eserlere, kilise gibi sembollere saygı gösterilmesi çok önemli. Biz tüm camileri ve mezarlıkları iyi bir şekilde muhafaza etmeye gayret ettik.

Havadis: Mülkiyet konusundan söz ettiniz. Mülkiyet çok hassas bir konu ve belki de bu nedenle Kıbrıs sorunu çözülemiyor. Rum Yönetimi, Taşınmaz Mal Komisyonu’na karşı ve vatandaşlarına buraya başvurmamalarını söylüyor. Komisyonla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Anastasiadis: Bu konuda bir karışıklık olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Mülklerini geri almak isteyen, evlerine dönmek isteyenler var. Bazıları da mali sorunlardan dolayı başvuruyor. Bu komisyonun Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yasal bir organı olduğu söyleniyor. Bu sorunun yanıtı kolay değil. Umut edelim ki müzakereler yoluyla bu soruna adil bir çözüm bulunsun.
Havadis: BM, Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı öncesinde müzakerelerde somut sonuçlar almak istiyor ve bu da haliyle Hristofyas’ın karşı olduğu doğal takvimleri gündeme getiriyor. Siz de takvime karşı mısınız?
Anastasiadis: Bizim her zaman pozisyonumuz takvimleri kabul etmemek olmuştur. Ancak, sonsuza kadar da müzakere edemezsiniz. Bu nedenle sorun, iki tarafın ne kadar yapıcı olduğuna bağlı. Haziran 2012’den önce çözüme ulaşabiliriz ama bu Sayın Eroğlu’nun müzakere masasına nasıl öneriler koyduğuna bağlı. Örneğin müzakere çerçevesi olan iki toplumlu, iki bölgeli, tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyeti olan federasyonla ilgili bazen endişeleri olduğunu söylüyor bazen de tam tersini yapıyor. Bir gün 23 Mayıs Anlaşması’nı kabul ettiğini söylerken, ertesi gün Hristofyas’la Talat arasındaki geçmişteki anlaşmaları kabul etmediğini söylüyor. Bu çabada açık olmalıyız. Kendimize dürüst olmalıyız ve ülkenin nasıl inşa edileceği yönünde vizyonumuz olmalı. Bu ülkeyi herkes için cennete çevirebileceğimiz yönünde vizyona sahibim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder