5 Ocak 2012 Perşembe

"HEDEF İRAN'I VURMAK"

HAVADİS
2011

Dr. Hüseyin Işıksal, Suriye’de çıkan ayaklanmaları Havadis’e değerlendirdi:

“Hedef İran’ı vurmak”

Emine DAVUT YİTMEN
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hüseyin Işıksal, Suriye’de çıkan ayaklanmaların, 1982 yılındaki ayaklanmaların devamı olduğunu, Ortadoğu’daki tüm senaryoların aslında İran’ı vurmak için yapıldığını söyledi.
Işıksal, 1982’de hem Hafız Esad hem de azınlığa karşı isyan çıktığını, bu isyanın kanlı bir şekilde bastırıldığını, ancak 1982’deki hafızanın günümüze geldiğini ve bugünkü ayaklanmaların o dönemde çıkan isyanın devamı olduğuna dikkat çekti.
Mısır’da isyan başladığı zaman ABD’nin ve İsrail’in en son düşmesini istediği rejimin Mısır rejimi olduğunu anlatan Işıksal, “Ben hep şunu söyledim. Esas olay Libya ve Suriye’de olacak. Bu bir domino olayı. İlk Yemen’e doğru gitti ve sonra domino taşları gerçek adresler olan Libya ve Suriye’ye yöneldi. Ancak asıl büyük halka İran. Tüm senaryolar İran’ı vurmak için yapılıyor” dedi.
Ortadoğu’daki rejimlerin bir şekilde halklarıyla barışmak zorunda olduklarını vurgulayan Işıksal, “Yani bu meşrutiyeti sağlayamazlarsa İsrail ve Amerika mutlaka bu yarayı kaşıyacak. Bu yara kaşındığı zaman Ortadoğu’daki esas sorunlar görmezden gelinmeye devam edecek. Esas sorun Filistin sorunudur. Dünya kamuoyu tüm bu rejimlere kaydığı için esas sorun unutuluyor. Kimse İsral’in Golan tepesi işgalinden, açık hava hapishanesi inşa etmesinden sözetmiyor” diye konuştu.

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hüseyin Işıksal, Suriye’deki olaylarla ilgili Havadis’in sorularını yanıtladı:
Havadis: Suriye’de bu ayaklanmalar nasıl patlak verdi?
Işıksal: Suriye, tüm Ortadoğu ülkeleri gibi karışık bir ülke. Ortadoğu’da sistemsel bazı sorunlardan sözedebiliriz. Ülkede yüzde 12 Alevi, yüzde 74 Sunni ve yüzde 10 Hıristiyan var. Eski Dışişleri Bakanı Hafız Esad, 1970’de bir Düzeltme Harekatı yaptı. Suriye Mısır’la bir ortak devlet kurdu. Bu, başarısız bir organizasyon oldu. Suriye’de pek çok askeri darbeler yaşandı. Bir istikrarsızlık dönemi oldu ve rüşvet çok ilerledi. Bu rüşvet döneminden sonra, 1970’de Suriye’deki hükümet dış politikada şöyle bir hata yaptı. Ürdün’de ciddi bir Filistin ayaklanması oldu. Ürdün ordusu sert bir reaksiyon gösterdi. Daha sonra Suriye hükümeti de ilginç bir şekilde Filistin’e destek verdi. Suriye dış politikasına baktığınızda, Suriye, Arap - İsrail savaşlarının hepsine katılmış bir ülke. Çok ciddi bir anti İsrail politikası var. Ancak  Hafız Esad ‘egemenlik sistemi doğrultusunda diğer rejimlere saygı duymalıyız, yoksa onlar da bize saygı duymaz’ çerçevesinde ve ülkedeki yolsuzlukları bahane ederek, darbe yaptı.  Bunun adına Düzeltme Harekatı denildi. Bence Hafız Esad, Düzeltme Harekatı sonrasında Ortadoğu’nun en güçlü lideri oldu. Türkiye, yıllarca Hafız Esad’ın ne kadar güçlü olduğunu göremedi.

Havadis: Niye göremedi?
Işıksal: Suriye’nin Ortadoğu’da hep tarihsel bir rolü vardı. Suriye, Arap ülkeleri içinde Mısır’dan sonra liderliğe oynayabilecek iki ülkeden biriydi. Fakat Hafız Esad çok stratejik bir yol takip etti. Esad, Ortadoğu’daki tüm terör örgütlerinin finansörlüğünü üstlendi. Diğer Arap ülkelerinden Suriye’ye inanılmaz bir para akışı oldu. ‘Kendi ülkenizde istikrar arıyorsanız, Hizbullahçılar olsun, Hamas olsun bunların müdahale etmesini istemiyorsanız, bana haracınızı ödeyin’ diyordu. Türkiye bunu göremedi. Hafız Esad PKK’yı da kullandı. İç politikada mukabarat dediğimiz, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir iç örgütlenme kurdu. En ufak bir yaşam biriminde bile muhakkak bir kişinin devlet adına rapor tuttuğu bir olay.

Havadis:Yani bir yerde muhbirlik…
Işıksal: Evet. Hafız Esad Alevi ve yüzde 12-13 bir azınlıkla ülkeyi yönetiyordu ve ciddi bir korkusu vardı. Suriye’de Aleviler önemli olan tüm  pozisyonlara getirildi. Onların önderliğinde  sistem kuruldu. Devlet ekonomisi de tek bir yönetime bağlandı ve bu baskıcı rejimden dolayı gitti. Hafız Esad’ı ayakta tutan en önemli şeylerden biri de İsrail düşmanlığı idi. Golan tepelerinin İsrail tarafından 1967’de işgal edilmesi, Esad’ı liderliğe getiren unsurlardan biriydi. Esad Golan tepelerinin kaybedilmesiyle  İsrail düşmanlığına tutunarak, kendine bir nevi meşrutiyet sağlamaya çalıştı. 1982 yılında ise Suriye’de önemli bir isyan çıktı. Günümüzdeki bu isyan aslında, o isyanın devamı. 1982’de  Hama şehrinde, şu anda isyanların çıktığı kentin çok yakınında bir yer, orada bir isyan çıktı. İsyan hem Esad aleyhine hem de azınlığa karşı bir isyan. Bu isyanda kaç bin kişi öldü bilinmiyor. 10 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. İnsanların zihnini silmek kolay değildir.1982’nin hafızası, günümüze geldi.

Havadis: 1982’den bazı rahatsızlıklar hafızalarda kaldı dediniz. Oğul Beşar Esad bu rahatsızlıklara karşı reformlar yapma ihtiyacı hissetmedi mi?
Işıksal: Beşar Esad, Hafız Esad’dan  çok farklı. İngiltere’de eğitim görmüş, liberal bir kişi. Ancak Beşar Esad da ciddi bir ikilemde. Yükü büyük. Babasının yaptığı yanlışların farkında. Ülkede ciddi reformlar yaptı ve daha da yapacağını söyledi. Ancak isyan olan köyde ordunun başında Beşar’ın kardeşi var. Çok acımasız biri. Beşar’ın etrafındaki Alevi elitler şunu diyorlar, ‘reformlar biraz daha fazla olursa bu defa hepimizin kafası gidecek’. Şu anda Beşar’ın biraz daha sert çıktığını görüyorum.  Beşar Esad reform yapmaya çalışıyor ama karşı tarafı memnun etmesi imkansız.

Havadis: Bu sorun aslında anladığım kadarıyla mezhep içerikli bir kavga…
Işıksal: Tabii. Oradaki Aleviler, Sunnilere göre daha farkılar. Devlet mekanizmasında Alevilere karşı ciddi bir kayırmacılık var. Bu mezhep kavgası aslında küçük bir kavga değil.

Havadis: Esad’ın bazı reformları yapmaya başladığını söylediniz. Esad, siyasi tutukluların serbest bırakılacağını, sürgündekilerin dönmesinin sağlanacağı yönünde sözler veriyor. Bunları söylüyor ama gerçekten yapmaya niyeti var mı?
Işıksal: Gerçekten niyeti var. Ancak  Suriye ve İsrail halen savaş halindeler. Aslında ne ateşkes ne de anlaşma var. Bu birinci sorun. İkinci sorun Golan tepeleri İsrail işgali altında. Suriye ordusu saldırsa ve tepeleri geri alsa bu meşru bir savunmaya girer. Bundan dolayı İsrail tetikte. Arap - İsrail savaşlarının görünmeyen bir yüzü var. Aslında İsrail savaş istiyor. Arap ülkelerinden askeri alanda çok güçlü. Güçlü olduğu için de savaş meydanına çıkmaya çalışıyor. Suriye’deki isyanlardan İsrail çıkar sağlamaya çalışıyor. İsyanlara İsrail de ABD de destek veriyor. Beşar reform yapmak istiyor; fakat şunun da farkında o reformların dozu çerçevesinde İsrail ve ABD dış müdahalesi ne kadar daha ertelenecek. ‘Sürgündekilerin dönmesine izin vereceğim” diyor.  Bu insanlar yıllardır CIA’nin denetiminde, İsrail’in güdümünde. Beşar’a karşı dirensinler diye televizyon kanalları, gazeteler açıldı; uydu yayını yapıyorlar. Şimdi bunları Suriye’ye geri getireceğim diyorsunuz. Geri getirince kendilerine göre kampanyalara devam edecekler; bu defa tutuklamalar olacak. Tutuklanmalar olunca İsrail ve ABD tekrar ayaklanacak. Ama  Beşar’ın genel anlamda iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Ancak şu anda köşeye sıkışmış durumda. Bir yanda Libya’yı görüyor, ‘Kadaffi’den sonra sıra bende’ diyor. Mısır’da isyan başladığı zaman Amerika’nın  ve İsrail’in aslında en son düşmesini istediği rejim Mısır rejimiydi. Ben hep şunu söyledim. Esas olay Libya ve Suriye’de olacak. Bu bir domino olayı. İlk Yemen’e doğru gitti ve sonra domino taşları gerçek adresler olan Libya ve Suriye’ye yöneldi. Ancak asıl büyük halka İran. Tüm senaryolar İran’ı vurmak için yapılıyor. İran’ın da bölgedeki tek dostu Suriye.

Havadis : Esad rejiminin gitmesinin İran’a bir etkisi mi olur?
Işıksal: İran tamamıyla halka içine alınır. İsrail İran’ı açıkça vuracağını söylüyor. Aslında Suriye’nin düşmesi, İran’ı bölgede izole edecektir.

Havadis: İsrail, ABD destekli ayaklanmalar Esad’ı devirmeye yetecek mi?
Işıksal: Kurgu şöyle, önce ülkede  bir isyan başlatılır. Sonra medya aracılığıyla o ülke katliam yapıyor, bunu durdurmamız gerekiyor denir. Daha sonra da dış güçler toplanır ve müdahale eder.

Havadis: Türkiye bakacak olursak Suriye’de  etkin bir rol oynamak istiyor. Reformlar için baskı yaptı. Suriye’den kaçanlar Türkiye’ye sığınıyor. Bir yerde Türkiye, dış güçlerin müdahalesini engelleme yönünde bir çeşit tampon görevi görebilir mi?
Işıksal: Tabii ki. Türkiye özellikle AK Parti’yle dış politika çok mesafe kat etti. Komşularla sıfır sorun politikası çok önemli. Suriye ile olan sorunlar çözüldü. Suriye, ilk defa Hatay’ın Türkiye toprağı olduğunu kabul etti ve haritalarından sildi. PKK’ya desteği tamamıyla kesti. PKK’yı Beka vadisinden boşalttı. Bunlar çok önemli açılımlar. Bu açıdan bakıldığında Türkiye - Suriye ilişkileri çok iyi. Fakat şöyle sorun var. AK Parti politikalarında bir tutarlılık göstermek zorunda.  ‘Ortadoğu’da biz halklardan yanayız, rejimden yana değiliz’ diyorlar. Suriye’de 1200 polis öldürüldü. Bu, ciddi bir rakam. Suriye rejiminin intikamı acı olacak. Suriye sınırından son olarak 2 bin -3 bin  kişi geçmiş. Bu insanlar gerçekten sınırdan geçmek zorundalar. Orada bir katliam olabilir. Beşar, ders vermek istiyor. Türkiye’nin şu andaki rolü çok önemli. Beşar’ı yumuşatacak olan tek kişi Erdoğan. ABD, Suriye ve İsrail’i bir şekilde masaya oturtmaya çalışıyor. Bu sırada Suriye’deki rejim değişirse daha kolay olur. Ya da Beşar’ı zor durumda bırakıp ‘barış anlaşması imzala’ demesi lazım. Türkiye’nin bunları çok iyi takip etmesi gerekiyor.

Havadis: Esad, 12 Kürt oluşumla ayın 12’sinde görüşecek. Bunu bir açılım olarak görebilir miyiz? Bu şekilde ayaklanmanın hızı kesilebilir mi?
 Işıksal: Tabii ki. Kürtler  hem Irak hem Suriye hem İran’da en ciddi ayaklanmaları yaptılar. Suriye ve Irak’ta huzursuzluk var. Iraklı ve Suriyeli Kürtler yakınlaşmaya başladılar. Bu durum, Suriye ve Irak rejimini korkutuyor. Beşar Esad, bu açılımını Kürtlere doğru açmak durumunda zaten. Kürtler de ülkede yüzde 10’luk bir nüfusa sahip. Kürtlerin yardımını alırsa olay biraz değişebilir. Ancak tüm olay neticede şuna dayanıyor. Ortadoğu rejimleri bir şekilde halkıyla barışmak zorunda. Yani bu meşrutiyeti sağlayamazlarsa İsrail  ve Amerika mutlaka bu yarayı kaşıyacak. Bu yara kaşındığı zaman Ortadoğu’daki esas sorunlar görmezden gelinmeye devam edecek. Esas sorun Filistin sorunudur. Dünya kamuoyu tüm bu rejimlere kaydığı için esas sorun unutuluyor. Kimse İsral’in Golan tepesi işgalinden, açık hava hapishanesi inşa etmesinden sözetmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder