5 Ocak 2012 Perşembe

"AB İKTİSADİ VE SİYASİ KRİZİN EŞİĞİNDE"

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç.  Dr. Umut Arık, Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizi ve etkilerini Havadis’e değerlendirdi:

“AB iktisadi ve siyasi krizin eşiğinde”


Emine DAVUT YİTMEN
   Yunanistan’ın tetiklediği ekonomik krizle ilgili Avrupa Merkez Bankası ile IMF arasında görüşmeler yapıldığı, ancak Avrupa Birliği (AB) içinde büyük iktisadi kriz ve neticesinde siyasi krizin kapıda olduğu öğrenildi.
   Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.  Dr. Umut Arık, Yunanistan’ın 341 milyar Euro’luk borcu bulunduğunu, bununla birlikte bankalara 270 milyar Euro’luk borucu  göz önünde tutulduğunda, sözkonusu rakamın 600 milyar Euro’ya ulaştığını belirtti.
   Yrd. Doç. Dr. Arık, Yunanistan’ın bu meblağı ödeyebilmek için bütçede büyük kısıntılara gidilmesi, devletin kaynak satışında bulunması, Ege adaları dahil, ve uluslararası para piyasalarında Yunan tahvillerini elinde tutan mevcudiyetlerle müzakerelere girişilip tahvillerin bozdurulması gibi bir duruma gidilmemesini sağlamak gerektiğini belirtti. yrd.    
   Doç. Dr. Arık, tüm bunların  teknik olarak kolayca söylenebildiğini ancak uygulanmasının çok zor olduğuna dikkat çekti.
Yrd. Doç. Dr. Umut Arık, Yunanistan’ın içinde bulunduğu borç batağından çıkış yolları ve bunun siyasi duruma etkisiyle ilgili Havadis’in sorularını yanıtladı.

Havadis: Yunanistan’da bir süreden beridir ekonomik kriz baş gösteriyor. Bu kriz nasıl patlak verdi? Siyasi olarak altta yatan nedenler var mı?
 Arık: Yunanistan’ın büyük sıkıntısı daha 1980’li yıllarda AB’ye girişiyle başlar. Fransa’nın o dönemki cumhurbaşkanı, Yunanistan’da Karamanlis’in iktidarı alması için gayret etti. Karamanlis’e ‘Yunanistan’a demokrasiyi getirirsen, seni AB’ye alırız’ diye söz verdi. Böylece Fransa’nın şahsi gayretleriyle Yunanistan AB’ye alındı. Yunanistan AB’ye alınırken ne ekonomisi ne de politik yapısı AB şartlarına uyumluydu. Kopenhag ve Maastricht kriterleri Yunanistan için uygulanmadı. Yunanistan AB’ye girdikten sonra ortak tarım fonlarından, bölgesel kalkınma fonlarından ve dayanışma destek fonlarından büyük ölçüde imkanlar sağladı. Bu imkanların sağlanması ile ekonomi bir ölçüde kendi kendini götürebilir hale geldi. Ancak politik uyumun sağlanamadığını Yunanistan’da, ekonominin yönetiminde de yanlış politikalar uygulandı. Diğer bir deyimle Yunan ekonomisini, Yunan iç politikasında seçim kazanma ihtiyacıyla düzenlenmiş popülist platformular organize etti ve bozdu. Yunanistan’ın kamu borçlanması, bankların kredi alışlarıyla ilgili yaklaşımları istikrar paktına uygun olmadı. Yunan bankalarının, Avrupa para sistemi içinden özellikle Alman ve Fransız bankalarından karşılıkları yeterli olmadan kredi kaynağı bulması gibi bir durum oldu. Yunan bankalar sistemi bu kredileri alırken, devlete de büyük ölçüde kredi kaydırmaları yaptı. Yunanistan devleti, açık finansman yolu ile özellikle kamu cari harcamalarını götürdü. Şu anda Yunanistan’ın 341 milyarlık Euro açığı bulunuyor.

Havadis: Bu açığa niye önceden müdahale edilmedi?
Arık: Yunanistan’da maalesef büyük bir devletin yönetimine yakışmayan gariplikler oldu. Örneğin çevre sorunlarıyla ilgili fonların alınabilmesi için çok orman olduğunun görünmesi lazım. Kartondan ormanlar yapıp helikopterle film çekilirken, bir yerden bir yere karton orman taşımaya varıncaya kadar komiklikler ve doğru olmayan işler yapıldı. Yunan bankalarının Avrupa bankalarından (Alman ve Fransız) aldığı kredilere istinaden ikinci iskontolar, üçüncü, dördüncü, beşinci iskontolar yapıldı. Yani bir paradan 5-6 para daha çıkarılıp kredi balonları şişirildi. Yunan bankalarının aldıkları bu kredileri ödeyebilecekleri sermaye de yok. Aynı şekilde kredi aldığı bankaların da Yunanistan’ın borucunu ödeyemez hale gelmesi, yeniden borç yapılandırma sistemi içine düşmesi durumunda İtalyan, Alman ve Fransız bankalarının da yeniden yapılandırmanın ortaya çıkaracağı finans ihtiyacını karşılayacak sermaye güçleri yok. Hatta Avrupa Merkez Bankası’nın da bu şekilde bir gücü yok. Yunanistan 341 milyar Euro’luk bir yükle karşı karşıya. Bunu yeniden yapılandırma durumuna girerse Avrupa Merkez Bankası’nın dahi yeniden yapılandırılması ve sermaye artışına gitmesi gerekecek. Bu sermaye artışının sağlanabilmesi için de Almanya’da, Fransa’da büyük kemer sıkma tedbirlerinin, bütçe daraltma tedbirlerinin alınması gerekecek. Bu ise bir Avrupa krizine yol açacak

Havadis: O nedenle mi Drahmi’ye dönülmesi yönünde talepler var?
Arık: Bunu iki şekilde izah ediyorlar. Birinde, Avrupa Komisyonunda Yunanlı Çevre Komiseri’ne Papandreu mahsustan söyletti diyorlar. Papandreu bunu söyleterek Yunan halkına ‘bakın bizim başımıza neler gelecek onun için kemer sıkma tedbirlerini muhakkak almak mecburiyetindeyim, bana kalkıp da grev, gösteri yapmayın’ anlamında bunu söyletti diye izah ediyorlar. İkinci izah tarzı da Yunanistan bugün Drahmi’ye geçerse Yunan ekonomisinin 341 milyar Euro’luk açığı kapatabilme gücünde büyük bir azalma olacak. Euro sistemi içindeki bir Yunanistan’ın Avrupa Merkez Bankası’ndan ve Avrupa bankalar sisteminden sağlayabileceği yararlar, Drahmi’ye dayalı bir Yunan ekonomisinin sağlayacağı yararlara nazaran çok daha üstün.

Havadis: Büyük bir darboğazdalar. Protestolar yapılıyor; hatta Yunan hükümetinin gitmesi sözkonusu. Bu borcu nasıl ödeyecekler?
Arık: Teknik olarak baktığınız zaman 341 milyar Euro’luk borç, Yunanistan’ın tüm borcu. Bununla birlikte 270 milyar da banka borçları var. Yani diğer bir deyimle 600 milyar Euro’ya yaklaşmış bir borç bulunuyor. Bunu Yunanistan’ın ödeyebilmesi için teknik olarak yapılması gereken şeyleri şöyle sıralayabiliriz. Bütçede büyük kısıntılara gidilmesi, devletin kaynak satışında bulunması (Ege adaları dahil) ve uluslararası para piyasalarında Yunan tahvillerini elinde tutan mevcudiyetlerle müzakerelere girişilip tahvillerin bozdurulması gibi bir duruma gidilmemesini sağlamak gerekiyor. Teknik olarak kolayca söylenebiliyor, ama fiilen yapılması çok zor. Sigortalarda, emeklilik fonlarında, merkez bankalarında 175 milyar Euro var. 100 milyar Euro da İngiltere,Fransa ve İtalya bankalarında bulunuyor. Bu 270 milyar Euro’yu bir yerde şu veya bu biçimde yeniden bir kredilendirme meselesi ortaya çıkınca bankalar kimin elinde ne kadar Yunan tahvili var bilmedikleri için birbirlerine bankalararası kredi verme durumundan mahrum kalacaklar. Bu da Yunanistan’ın kredi geçerliliğini sıfırlaması demektir. AB’nin Ekonomiden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, tahvillerin muhakkak yenilenmesi gerektiğini, bütçe kısıtlamaları ve varlık satışlarının olması gerektiğini söyledi

Havadis: Varlık satışlarının içinde az önce Ege adalarından da sözettiniz. Bunların satışının siyasi etkileri ne olur?
Arık: Yunan ekonomisi bir sanayi ekonomisi değil. Yunan ekonomisi, turizm ve deniz taşımacılığına bağlı bir ekonomi. Deniz taşımacılığının da büyük bir kısmı Yunanistan dışında. Yunanistan’ın elinde satabileceği turistik tesislerden başka şey yok. Adaların üzerindeki tesisler, oteller satışa çıkarılacak ve bir miktar para elde edilebilecek. Bütçe kısıtlamaları ve tahvil yenilemeleriyle  IMF’in hesabına göre bir  15 milyar Euro’luk bir teminat elde edilebilir ama bu çöle düşen bir damla gibi hemen kaybolabilecek bir durumda. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Avrupa’da Yunanistan’ın tetiklediği krizle ilgili olarak bir Avrupa Maliye Bakanlığı kurulmasını önerdi. Bu AB sistemini tamamen kökten değiştirebilecek bir şey. Şu anda Avrupa Merkez Bankası ile IMF arasında önemli görüşmeler var. Portekiz ve İrlanda’nın da vaziyetleri sıkıntılı. Yeni Doğu Avrupa üye ülkelerinin; güney Kıbrıs’ın  durumu da sıkıntılı. Bu durumda AB’de büyük bir iktisadi krizin ve bunu neticesinde büyük bir siyasi krizin çıkacağı muhakkak. Viyana Planı uygulansın deniyor. Yani Alman, Fransız gibi bankalar kendi aralarında karar versinler ve ‘bu borcu acilen istemiyoruz, zamana yayalım densin’ diyorlar. Bu tehlikeli çünkü bu bankalar, ne kadar Yunan tahvili var birbirlerine söylemiyorlar; çünkü bu ortaya çıkarsa bankaların kendi piyasalarında kendi değerleri düşecek. Benim gördüğüm kadarıyla Yunanistan’da yakın bir tarihte erken seçime gitmek dahi gerekebilir.

Havadis:Sizce siyasi anlamda seçime mi gidilecek yoksa kimi çevrelerin öngördüğü bir darbe ihtimali ufukta görünüyor mu?
Arık: Yunanistan ordusunun böyle bir şeyi yapması sözkonusu olursa şunu düşünmeleri lazım. Böyle bir darbe olursa ortaya çıkacak olan durum, iktisadi sıkıntının o darbeyi yapanların sırtına yüklenmesi olacağını görmesi lazım. Kanımca onun için çekinirler. İç politikada kolay uyuşma olmaz ama büyük bir kriz halinde belki büyük bir Yunan hükümetinin kurulabilmesi için iktidar ve muhalefet bu krizli durumu atlatabilecek bir ekonomik ve politik program üzerinde uyuşup, bir ortak hükümet, bir kriz hükümeti kurabilirler. İkinci yaklaşım erken seçim olabilir. Eğer Almanlar, Fransızlar uyuşur ve 100 -150 milyar  Euro’luk bir paketi daha Yunanistan’a verebilirlerse ve  Papandreu sıkı tedbirleri halka kabul ettirebilirse bu siyaset böyle devam eder.

Havadis: Papanderu hükümetinin devamını Almanya ve Fransa gerçekten istiyor mu? Papandreu hükümetinden AB içindeki ülkeler memnun mu?
Arık: AB ile ilgili konuda Yunanistan’ın zor bir ortak olduğu muhakkak. Ama kanımca Almanya’nın ve Fransa’nın asıl derdi Papanderu değil, Avrupa’nın ekonomik ve sonuçta siysal bir krize düşmemesi. O nedenle Papandreu omuş veya başkası olmuş, aslında bunları doğru yola itmek istiyorlar. O doğru yol da ekonomik denge ve istikrar politikalarını Yunan hükümetinin Yunan halkına anlatıp gerçekçi bir biçimde uygulaması. Bunu sağlamak istiyorlar.

Havadis: Papandreu hükümeti bunda başarılı olabilir mi? Özelleştirme yönündeki politikalara karşı Yunan halkında ciddi bir direniş var…
Arık: Gördüğüm kadarıyla Papandreu bu işi yapmak için sonuna kadar gayret etmek zorunda. Yoksa kendisinin söylettiği gibi Yunanistan’ı Euro’dan çıkarıp, Drahmi sistemine itmek gibi bir durumla karşı karşıya kalabilir. Bunu da istemeyeceği için mümkün olduğu kadar Avrupa’nın kendisine kaynak yaratacak çevrelerini inandıracak biçimde sıkı bütçe kısıtlamaları yapmalıdır. Sıkı özelleştirmeler ve varlık satışları yapmalıdır. Mümkün olduğunca ekonomin girdilerini, çıktılarına yetecek hale getirmeye çalışmaldır. Halkın tahamül hudutları aşılır da büyük gösteriler, grevler ortaya çıkarsa yapacağı şey muhalefetle büyük koalisyon kurmak ya da seçime gitmektir. Bu sefer de seçim propagandaları başlayacaktır ve  seçim ekonomisi dediğimiz büyük harcamalara giden ekonomik yaklaşım güdülecektir. Böylece Yunanistan, ağır bir şekilde bu krizi daha da kötüye götürmüş olacaktır. Bu durumda darbe olabilir veya Yunanistan’ın AB’den ihracına giden bir durum ortaya çıkabilir. Türkiye’nin bunu iyi izlemsi gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu iktidarı aldığı takdirde Yunanistan’ın bu krizi atlatmasını sağlayacak şekilde işbirliğine gideceğine dair beyanda bulundu. Türkiye ile Yunanistan arasında şimdiye kadar olmamış şeyler oluyor. Yunanistan Türkiye’den turist sayınsı artıp gelirini fazlalaştırmak için vize meselelerini kaldırıyor.

Havadis: Demek ki Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizin, Türk-Yunan siyasi ilişkilerine olumlu yansıması oldu…
Arık: Öyle tabii.Yunan ekonomisi küçük bir ekonomi. Yunan ekonomisinin kendi kendine gitmesi için turizmden ve Yunan diasporasının verdiği paraları kullanıyor. Ancak diaspora da artık destek vermiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder