Barış sürecinde daha çok kadın…
“Bizi ayıranı değil,
birleştireni konuşalım” diyor Margareta Wahlström. Wahlström, İsveç Kızıl Haç Başkanı ve Birleşmiş
Milletler (BM) Eski Afet ve Acil Yönetim Özel Sekreteri. Kıbrıs’taydı ve kadının
barış sürecindeki yeriyle ilgili konuşma yaptı; bizi de yakından ilgilendiren
şeyler söyledi.
İsveç Dışişleri Bakanlığı, Wikipedia’da
kadın temsiliyetinin artırılması çerçevesinde WikiGap adında bir inisiyatif
üstlenmiş. Bu inisiyatif ile ilgili etkinliği de tüm elçiliklerinde uygulamaya
koymuş. Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde, geçtiğimiz hafta İsveç
Büyükelçiliği tarafından organize edilen WikiGap etkinliğine katıldım. Bir grup
kadına, Kıbrıs’ta barış ve siyaset çalışmalarında etkin rol alan Kıbrıslı Türk
ve Rum kadınların Wikipedia’da temsili için nasıl yazı hazırlanacağı
gösterildi. İlginç bir deneyimdi ve bu etkinliğin bir parçası olduğum için gurur
duydum.
İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın
2015 yılında oluşturduğu İsveç Kadın Arabulucular Ağı, çatışma çözümüne ve
kadınların kalıcı barış süreçlerine anlamlı katılımını destekliyor. Bugün dünyadaki
barış süreçlerinde müzakereci kadın oranı, sadece yüzde 9. Rakam çok düşük. Kadınların
etkinliğinin daha çok ön plana çıkarılması için kadınların birbirlerini desteklemesinin
önemli olduğu vurgulanıyor. Barış inşa edilirken, sivil toplumları ve en başta
kadınları işin içine katmak gerekiyor. Kadınların barış süreçlerindeki karar
alma mekanizmalarında söz sahibi olması elzemdir.
Wahlström’e, Afganistan’da
tanıştığı kadınlar, çatışma çözümü için 30 yıldır yasal zemin üzerinde çalıştıklarını
ancak bununla toplumu değiştirmede başarılı olmadıklarını anlatmışlar. Sivil toplumu,
kadınları işin içine katmayınca barış inşa süreci sekteye uğramış.
Toplumlar nasıl değişebilir?
Toplumlara gelmeden önce insanlar değişebilir mi? Ön yargılar kırılabilir mi? Sizi ayırandan ziyade, birleştiren ortak
noktalarınızı konuşarak ilerleyebilme imkânı var. Ancak konuşmak kadar,
dinlemek de önemli. Barış süreçlerinde her ne kadar konuşmada ustalaşmış
olsanız da en önemli meziyet, karşınızdakinin ne dediğini anlamak. Tabii bu da
yargılamadan dinlemekten geçiyor. Bir de karşılıklı güven duymayı öğrenebilmek diye
bir şey var ki bizim en büyük eksiğimiz…
Son dönemlerde, “50 yıldır
müzakere ediyoruz ancak hedefe ulaşmıyoruz” deniyor. Tüm bu müzakere süreçlerinde,
toplumlar ne kadar barış süreçlerinin içine katıldı? Yarım asırlık dönemde pek
çok plan yapıldı; hukuki, siyasi tartışmalar yürütüldü. Ancak her iki taraftaki
liderlikler, “biz hukuksal ve siyasi zemin temelinde çözüm ararken,
toplumlarımızı barış sürecine nasıl katabiliriz” diye pek düşünmedi. İki
toplumun gündelik hayatının kolaylaştırması amacıyla teknik komiteler kuruldu
ancak onlar da, birkaç tanesi hariç, her defasında çöken, sekteye uğrayan müzakere
süreçlerinden nasibini aldı.
Müzakerelerle ilgili farklı metot
arayışları var. Farklı metot arayışı derken, işin siyasi boyutu kastediliyor. Toplumların
birbirine yakınlaştırılması ya da sivil toplumun barış sürecinde daha aktif olması
yönünde bir formül geliştirilmeye çalışıldığını pek düşünmüyorum. Barış süreçlerinde
kadının ve sivil toplumun daha etkin olması kaçınılmazdır.
Bir çözüm planına imza
atabilirsiniz ama önemli olan kafalarda barışın yer bulmasıdır. Yeniden birlikte
nasıl yaşayabiliriz? Birbirimize nasıl tolerans gösterebiliriz? Aktif barış eğitimini
toplumlarımıza nasıl kazandırabiliriz? Kadınları aktif olarak barış sürecine
nasıl katabiliriz? Bu adada birden çok farklı toplumun bulunması zenginliğimiz
midir? Bu sorulara yanıt vermek için harekete geçtiğimiz gün, gerçek barışa
ulaştığımız gündür…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder