12 Mart 2018 Pazartesi


Barış sürecinde daha çok kadın…

“Bizi ayıranı değil, birleştireni konuşalım” diyor Margareta Wahlström. Wahlström, İsveç Kızıl Haç Başkanı ve Birleşmiş Milletler (BM) Eski Afet ve Acil Yönetim Özel Sekreteri. Kıbrıs’taydı ve kadının barış sürecindeki yeriyle ilgili konuşma yaptı; bizi de yakından ilgilendiren şeyler söyledi.

İsveç Dışişleri Bakanlığı, Wikipedia’da kadın temsiliyetinin artırılması çerçevesinde WikiGap adında bir inisiyatif üstlenmiş. Bu inisiyatif ile ilgili etkinliği de tüm elçiliklerinde uygulamaya koymuş. Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde, geçtiğimiz hafta İsveç Büyükelçiliği tarafından organize edilen WikiGap etkinliğine katıldım. Bir grup kadına, Kıbrıs’ta barış ve siyaset çalışmalarında etkin rol alan Kıbrıslı Türk ve Rum kadınların Wikipedia’da temsili için nasıl yazı hazırlanacağı gösterildi. İlginç bir deneyimdi ve bu etkinliğin bir parçası olduğum için gurur duydum.

İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın 2015 yılında oluşturduğu İsveç Kadın Arabulucular Ağı, çatışma çözümüne ve kadınların kalıcı barış süreçlerine anlamlı katılımını destekliyor. Bugün dünyadaki barış süreçlerinde müzakereci kadın oranı, sadece yüzde 9. Rakam çok düşük. Kadınların etkinliğinin daha çok ön plana çıkarılması için kadınların birbirlerini desteklemesinin önemli olduğu vurgulanıyor. Barış inşa edilirken, sivil toplumları ve en başta kadınları işin içine katmak gerekiyor. Kadınların barış süreçlerindeki karar alma mekanizmalarında söz sahibi olması elzemdir.

Wahlström’e, Afganistan’da tanıştığı kadınlar, çatışma çözümü için 30 yıldır yasal zemin üzerinde çalıştıklarını ancak bununla toplumu değiştirmede başarılı olmadıklarını anlatmışlar. Sivil toplumu, kadınları işin içine katmayınca barış inşa süreci sekteye uğramış.   
Toplumlar nasıl değişebilir? Toplumlara gelmeden önce insanlar değişebilir mi? Ön yargılar kırılabilir mi?  Sizi ayırandan ziyade, birleştiren ortak noktalarınızı konuşarak ilerleyebilme imkânı var. Ancak konuşmak kadar, dinlemek de önemli. Barış süreçlerinde her ne kadar konuşmada ustalaşmış olsanız da en önemli meziyet, karşınızdakinin ne dediğini anlamak. Tabii bu da yargılamadan dinlemekten geçiyor. Bir de karşılıklı güven duymayı öğrenebilmek diye bir şey var ki bizim en büyük eksiğimiz…

Son dönemlerde, “50 yıldır müzakere ediyoruz ancak hedefe ulaşmıyoruz” deniyor. Tüm bu müzakere süreçlerinde, toplumlar ne kadar barış süreçlerinin içine katıldı? Yarım asırlık dönemde pek çok plan yapıldı; hukuki, siyasi tartışmalar yürütüldü. Ancak her iki taraftaki liderlikler, “biz hukuksal ve siyasi zemin temelinde çözüm ararken, toplumlarımızı barış sürecine nasıl katabiliriz” diye pek düşünmedi. İki toplumun gündelik hayatının kolaylaştırması amacıyla teknik komiteler kuruldu ancak onlar da, birkaç tanesi hariç, her defasında çöken, sekteye uğrayan müzakere süreçlerinden nasibini aldı.

Müzakerelerle ilgili farklı metot arayışları var. Farklı metot arayışı derken, işin siyasi boyutu kastediliyor. Toplumların birbirine yakınlaştırılması ya da sivil toplumun barış sürecinde daha aktif olması yönünde bir formül geliştirilmeye çalışıldığını pek düşünmüyorum. Barış süreçlerinde kadının ve sivil toplumun daha etkin olması kaçınılmazdır.

Bir çözüm planına imza atabilirsiniz ama önemli olan kafalarda barışın yer bulmasıdır. Yeniden birlikte nasıl yaşayabiliriz? Birbirimize nasıl tolerans gösterebiliriz? Aktif barış eğitimini toplumlarımıza nasıl kazandırabiliriz? Kadınları aktif olarak barış sürecine nasıl katabiliriz? Bu adada birden çok farklı toplumun bulunması zenginliğimiz midir? Bu sorulara yanıt vermek için harekete geçtiğimiz gün, gerçek barışa ulaştığımız gündür…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder