27 Aralık 2017 Çarşamba

Sürpriz olmazsa sandıktan Anastasiadis çıkacak
Güney Kıbrıs’taki Başkanlık seçimleri ile ilgili propagandaçalışmaları son sürat devam ediyor. DISI adayı ve şu anki Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, bugüne kadar yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında birinci olarak çıkıyor. Son dönemlerde DIKO’nun lideri ve partinin başkanlık adayı Nikolas Papadopulos’un oylarında gerileme dikkat çekerken,AKEL’in desteklediği bağımsız aday Stavros Malas atağa geçerek, oylarını arttırmayı sürdürüyor. Güney’deki genel kanı, Anastasiadis ikinci tura kiminle isterse kalsın, sandıktan bir numara olarak çıkacak.
DIKO adayı Nikolas Papadopulos’un seçilmesi halinde,Kıbrıs sorununun çözümü konusunda katı bir tutum izlemesibekleniyor. Zaten DIKO, federal çözümü benimsememiş, Kıbrıslı Türkleri “azınlık” olarak nitelendiren bir parti. Papadopulos’un sim propagandasında Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan “işgal lideri” olarak sözetmesiKıbrıs sorunuyla ilgili çözüm vizyonunun ne olduğunu da gösteriyor.Papadopulos’un iki toplumlu temaslara ne kadar değer vereceği ise tartışma kaldırır. Kısacası, Papadopulos’unsandıktan birinci çıkma, Kıbrıs sorununa çözüm bulma sürecini unutmak anlamını taşıyor.
AKEL’in desteklediği bağımsız aday Malas’ın son dönemlerde kamuoyu araştırmalarında puanını artırması, Papadopulosla başa baş bir yarış götüreceğinin sinyalini veriyor. Malas’ın Kıbrıs sorunuyla ilgili çözüm hedefinin “iki kesimli, iki toplumlu, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik” diye tanımladığı federasyon olduğu biliniyor. Malas, birinci turda Papadopulos’u eleyipAnastasidisle ikinci tura kalma fırsatı yakalasa da seçilme ihtimali zayıf. 
Malas, seçim propagandasında eğitme ayrı bir önem veriyor.Malas’ın, çocukların yüksek düzeyde söz hakkına sahip olabilmeleri için “Çocuk Konseyi”nin kurulması önerisi var. Malas, eğitimle ilgili olarak iki toplumun yeniden yakınlaşması tezlerini şu şekilde sıralıyor: 
a) Eğitim programları çerçevesinde, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ortak yaşam kültürünün geliştirilmesi, çok kültürlülüğün, işbirliğinin ve karşılıklı anlayışın öne çıkarılması
b) İki toplumun eğitimcilerinin ve öğrencilerinin iletişimi ve işbirliğiyle ilgili programların yaşama geçirilmesi
c) İki toplumun öğrencileri ve gençleri arasında ortak spor ve kültür faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi.
Malas, 9 Ocak’ta da iki toplumdan eğitimcilerle birarayagelmeye hazırlanıyor. Stavros Malasvizyonununmilliyetçiliğe ve ötekileştirmeye karşı mücadele eden ve insanı merkez alan çok kültürlü bir eğitimin yaratılması olduğunu da vurguluyorBu çerçevede, kayıplar konusu gibi iki toplumu ilgilendiren Kıbrıs’ın yakın tarihinin hassas konularının okullarda özgürce tartışılmanıngerçekleştirilebileceğine inanıyor. Malas’ın başkan seçilmesihalinde sözkonusu önerilerinindüşüncelerinin hayat bulması için öncelikle güçlü bir siyasi irade gerekiyor. Başkanlık koltuğuna oturan bir kişinin, bu konularda gerekli iradeyigösterip göstermeyeceği pek net değil.
Başkanlık seçiminde ikinci tura Anastasiadis ve Papadopulos’un kalması durumunda, AKEL seçmenlerinin oylarının kime kayacağı tartışılıyor. Pek çok AKEL seçmenin böyle bir durumda, Papadopulos’a oy vermeyi düşündüğü konuşuluyor. Ancak Kıbrıs sorununun çözümünü düşünen bazı seçmenler, Anastasiadis’e son bir şans daha vermek isteyebilir. 
Hale hazırda Rum Yönetimi Başkanlığını yürüten Anastasiadise bakacak olursak, büyük bir sürpriz olmaması halinde, ikinci kez başkanlık koltuğuna oturacak. Kıbrıs müzakere sürecinde Mont Pelerin ve Crans Monta’da yaptığı hatalardan ne kadar ders çıkardığı, bahar aylarında yeniden başlayacak girişimle ortaya çıkacak. 
Anastasiadis’in bu kez baskılara daha rahat göğüs gerebileceği ve daha mantıklı kararlar alabileceği düşünülüyor. Buna gerekçe olarak da Anastasiadis’in son kez başkan seçilmesi ve tarihe “bu işi bitiren” kişi olarak geçmek istemesi gösteriliyor. 

11 Aralık 2017 Pazartesi

İnsan hakları mı? O da ne?

Hep evimizi düzenleyelim, toparlayalım” deniyor. Peki, budoğrultuda hareket etmeye çalışırken, özeleştiri yapabiliyor muyuz? 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ydü. Birkaç mesaj yayınlandı, o kadar. Kimse, ülkemizdeki insan haklarının ne durumda olduğunu irdelemek istemedi. Kıbrıslı Türklereyapılan insan hakları ihlalleri dile getirildi ancak her nedense bizim hangi konularda, kimlere ne gibi ihlaller yaptığımız düşünülmedi.

Ülkede insan hakları ihlalinin gözümüze soka soka yapıldığı iki durum var. Biri, yabancı öğrencilerin sömürüsü, diğeri de bize sığınmak zorunda kalan mülteciler. Bir de ABD’nin her yıl yayınladığı İnsan Ticareti Raporu’na yansıyan, seks işçileri veya bizimkilerin tabiriyle “konsomatrislerin olduğu, bir arpa boyu yol alamadığımız durum var. 

Ekonominin en önemli lokomotiflerinden biri kabul edilen üniversitelerimize pek çok ülkeden öğrenciler geliyor. Her ne kadar üniversite sayılarını artırıp, kaliteyi düşürüp, bu sektörü kaybetmeye başlamışsak da halen yabancı öğrencilerintercihleri arasındayızÖzellikle Afrika kökenli öğrencilerinçoğunluğu, Kuzey Kıbrıs’a gelirken neyle karşılaşacaklarını bilmiyor. Hatta son dönemde gazetelerde yer alan haberlerebakıldığında bu öğrenciler tacize, tecavüze uğruyor, okul parasını ödemek için fuhuş yapmaya zorlanıyor. Bunlar çok ciddi olaylar ve titizlikle araştırılıp gereğinin yapılması gerekiyor.

Nitekim yaz aylarında, Zimbabwe basınında Kuzey Kıbrıs’a eğitim almak için gelen ancak vaat edilen bursları sahte çıkan Afrikalı öğrencilerin “fuhuşa ve uyuşturucuya sürüklendiği” iddiası gündeme gelmişti. Bu iddialar üzerine Zimbabweli yükseköğretimle ilgili denetçi Prof. Dr. Ngara’nınülkeye gelip araştırmalarda bulunacağı bildirilmiştiProf NgaraKuzey Kıbrıs’a gelerek araştırma yapabildi mi? Bu araştırmanın sonuçları ne oldu

Görmezden gelmeye çalıştığımız bir diğer mesele de mülteciler. Ülkelerindeki savaştan kaçarak, canları kurtarmaya çalışan ve bu uğurda tehlikeli yolculuğa çıkıp bir şekilde kıyılarımıza ulaşan mültecilerin tutuklanarak gönderilmesiinsan hakları ihlali değildir de nedir? Buna konuda kılını kıpırdatamayan siyasilermültecilerle ilgili gereken yasal altyapıyı oluşturmada başarısız kaldı.

Ülkesindeki işkence veya ölüm tehlikesinden kaçarak, ülkemize sığınmak isteyen mültecilerin, uluslararası çağdaş mülteci hakları çerçevesinde belirli korunma hakları var. Ancak geçtiğimiz yıllarda mültecilerle ilgili Mülteci Hakları Derneği tarafından hazırlanan tasarı, Meclisgitmesine gitti ama nasıl olduysa Meclis Komitesi’nin gündeminden kalkıverdi.

Peki, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan Maronit toplumunun haklarınıne kadar gözetiyoruz ? Kuzeydeki köyünüze geri dönün çağrısı yapıldı ancak uygulamada buna ne kadar hazırız veya bu çağrıda ne kadar samimiyiz

Maronitlerin Kuzey Kıbrıs’taki köylerine dönmeleri halinde,burada ikamet edecek olanların yasal statüleri noktasında sıkıntı var. Kıbrıs Türk tarafının Maronit açılımı önemli ama köylerine yerleşecek Maronitlerin statüsü, halen Kormacit’teyaşayanların statüsüyle aynı mı olacak? Yoksa tam vatandaşlık statüsüne mi haiz olacaklar?
Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan Maronitlerin vatandaşlık hakları yok ancak yabancılara tanınmayan sürekli ikamet hakkı gibi bir hakka sahipler. Bu da onları yarı vatandaş gibi tuhaf bir statüye sokuyor.
Maronitler, birçok vatandaşlık hakkından mahrum. Cumhurbaşkanlığı, belediye ve meclis seçimlerine, ne seçmenne de aday olarak katılabiliyorlar. Sadece 2005’ten bu yana Kormacit’teki muhtarlarını seçebiliyorlar.
Tüm bunlara baktığımızda, ülkemizdeki insan haklarında daha gidilecek uzun bir yolumuz var gibi görünüyor.

5 Aralık 2017 Salı



BİZİM SEÇİMLER…

Adanın her iki yanı, Ocak 2018’deki seçimlere hazırlanıyor. Kıbrıs Türk toplumu, 7 Ocak 2018’de sandık başına gidecek.Bu seçim önemli çünkü yeni seçim yasasıyla ilk kez tek listeden adaylar seçilmeye çalışılacak. Seçmenler, artık sadecebulunduğu ilçedeki adaylarla oy vermeyecek, tüm adaylara yönelik oyunu kullanabilecek. Bu yeni metodun küçük partileri güçlendireceği yönünde düşünceler ortaya konsa da Kuzey’de şu anda iktidarda olan büyük ortak Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) bu durumdan etkileneceğini pek sanmıyorum. Aslında ilk kez bir seçimle ilgili doğru dürüst bir öngörüde bulunamıyoruz.

Kuzeydeki siyasetin yıllar içinde çirkefleştiğini ve halkın siyasetten soğuduğunu en sonunda farkedebilen partiler, bu kez adı kirlenmemiş, çevresi geniş genç adayların kapısını aşındırıyor. Partiler sadece “eskilere sıratlarını dayarlarsa sandıkta hüsrana uğrayacaklarının hesabını yapmış durumda. 

Buna önem vermeyen tek bir parti var; o da UBP. Neden mi?UBP’nin geniş bir tabanı var ve buradaki oy oranı sabittir. Her ne kadar UBP iktidarda olduğu süre içinde binbir türlü yolsuzluğa bulaşmış olsa da son dakikaya kadar arazileri peşkeş çekip, ardı ardına istihdamlar yapıp, vatandaşlıklar dağıtsa da bu durum partiyi sarsmaz. Niye diye soracak olursanız yanıtı çok basit: Çıkar ilişkisi. Bugün dairelerinçoğunda UBP’nin yerleştirdiği memurlar var. Bu memurların aileleri, akrabaları, komşuları, tanıdıkları var. Yani var da var. İş sadece memurlarla da bitmiyor. Bu durumundan nemalananbazı iş çevrelerini de hesaba katmak gerekiyor. Hemen hemen büyük bir çoğunluk, UBP’ye göbekten bağlıdır desek,sanrım yanlış bir değerlendirme olmaz.

UBP içinde durumdan hoşnut olmayanlar tabii ki mevcut.Ancak seçime katılacak olan adaylara baktığımızda, yeni yüzlerin milletvekili adaylığı için ön plana çıktığını söylemek mümkün değil. Öte yandan, bir dönem UBP içinde yer alan ve daha sonra ayrılarak başka bir parti kurup hükümete gelen Turgay Avcı ve Erdoğan Şanlıdağyeniden partiye dönerek aday olmak istediler. Ne var ki parti üyeleri, bu kişilere oy vermeyerek dönüşlerini engelledi. Kısacası partideki üst düzey yetkililer geçmişteki ihaneti affetse de taban, bu affı kabul etmedi.
UBP her ne kadar içten içe kaynasa da bu seçimlerde yeniden iktidar olma olasılığı yüksek. Ancak bu, “tek başına iktidaranlamını taşımaz. Ortaklığı ya ana muhalefet partisi olan CTP ile ya da çiçeği burundaki Halkın Partisi (HP) ile yapabilir.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) kamuoyunu etkilemek için sivil toplum örgütlerinde öne çıkan isimleri çatısı altında buluşturarak seçime gidiyor. Geçtiğimiz seçilmelere kıyaslandığında oy oranını biraz yükseltti. Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros’un adaylığı, parti içinde tartışmalara yol açtı. Torosbarışa katkı koyan iki toplumlu çalışmaları ile biliniyor ve bu artı bir puan olarak değerlendiriliyorBuna rağmen, Toros’un emekçi bir partide ne işi olduğunu sorgulayanlar da var. Hatta Toros’un adaylığı nedeniyle partiden istifa ederim” tehditlerinde bulunanlar da cabası. Yine parti içinde tartışmalara yol açan bir diğer isim Birikim Özgür. Parti içerisinde Özgür’ün Türkiye’nin projelerine destek vermesinden rahatsız olanlar var. Buna rağmen aday listesine ilk sıralardan girmiş olma dikkat çekiyor. CTP emekçi bir parti fakat günümüz şartlarındayatırım, sermaye gibi değerlerden uzaklaşılamayacağını biliyor. CTP’nin tek başına iktidara gelmesi pek mümkün değil. Parti içinde küskünler var. En iyi ihtimalle UBP ile koalisyon yapabilir ki bunun ne kadar doğru olur tartışılır. Geçtiğimiz aylarda Parti Başkanı Tufan ErhürmanGeçitkaleHavaalanı’ndaki yolsuzlukla ilgili olarak o dönem görev yapmış bakanlar için soruşturma açılma talep etmişti. CTP’nin, adı yolsuzluğa karışmış bir parti ile ortaklık kurması mümkün müdür? Etik açıdan hayır fakat şunu da unutmayalım ki siyasette herşey mümkündür.

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) en iyi adayları toplanmış görünüyor. Doktorların iyi oy potansiyeli olduğu noktasından hareket eden TDP’nin aday adaylarının çoğu tanınmış doktorlar. Genç, enerjik, yeni yüzler de dikkat çekiyor. TDP’nin doğru adaylarla seçime girmesi halinde oylarını artırabileceği konuşuluyor. Vizyonu barış olan bu partinin gücünü CTP ile birleştirmesi halinde birşeyler başarılabilir.

Demokrat Parti (DP) ise tamamen erime noktasında. Parti Başkanı Serdar Denktaş, bu seçimlerde hüsrana uğrayabilir ve partisi barajı aşamayabilir. Yeni bir parti olan Halkın Partisi’nin (HP) ise genelde UBP ve DP’den kaçan oyları yakalaması bekleniyor. Kudret Özersay’ın başkanlığındaki parti yönetimi, aday belirleme sürecinde kendi içinde çalkantılar yaşadı. Özarsay’ın partiyi tek adam olarak yönetmeye çalıştığı ve kendi istediği kişileri aday yaptığı yönündeki tartışmalar dinmek bilmedi. HP, DP’nin yerini alabilir mi belki evet ancak parti içi huzursuzluk devam ederse bu biraz zor olabilir.

İşin özeti, sonuçlarını şimdiden tam olarak kestiremeyeceğimiz bir seçime gidiyoruz. Ancak sandıktan çıkacak olan sonuç, Kıbrıs sorunuyla ilgili yaklaşım üzerinde bir şekilde etkili olacak.