30 Ağustos 2013 Cuma

Deniz Kızı’na karşı Afrodit …


Deniz Kızı’na karşı Afrodit …

Ortadoğu’da savaş tamtamlarının çalındığı bugünlerde, Güney Kıbrıs’tan gelen bir haber oldukça dikkat çekiciydi. Baf’a deniz içinde bir kayanın üzerine, 4 metre uzunluğunda Afroidt heykeli dikilmesi önerisi varmış. Akdenizli sıcakkanlı aşk tanrıçası Afrodit heykelinin maliyetinin, 85 milon Euro olduğu açıklandı Bu heykelle  ilgili tüm masraflar  yurtdışında  yaşayan bir grup cebi dolgun  Kıbrıslı Rum tarafından karşılanacakmış. Yani ekonomik kriz, bölgede yaşanan sıcak gelişmeler çok da önemli değil. Varsa yoksa Afrodit.. Ancak işin diğer bir tarafı varmış gibi geliyor. Bu heykel, Baf’ı  turistik cazibe merkezi haline getirmeyi amaçlayan PR tekniği olarak da algılanabilir. Öyleyse bu taktiği tuttum. Danimarka’daki Deniz Kızı heykelinden kopya çekiliyor gibi olsa da ilerisi için getirisi parlak bir projeye benziyor. Kopenhag’da Langelinie limanında bir taş üzerinde oturan  Deniz Kızı heykeli, bu yıl 100. yaşını kutluyor. Bu heykel  sadece 1.25 metre uzunuluğunda ve inanılmaz turist akınına uğruyor. Zaten heykel her zaman sabit bir kayanın üzerinde durmuyor. Zaman zaman başka ülkelerde de sergileniyor.  Deniz Kızı heykeli 1913 yılında Kophenag Belediyesi’ne hediye edilmiş ve 100 yıldır tüm saldırılara rağmen sapa sağlam ayakta duruyor. Evet, Deniz Kızı’na saldırmışlar. 1964 yılında başı kesilerek çalınmış, 1984 yılında kolu kesilmiş, 2003 yılında bombalı saldırıya uğramış ve denize düşmüş. Kısacası başına gelmeyen kalmamış. Ama siz sonuca bakın. Deniz Kızı, “yıkılmadım  ayatayım” edasıyla  bugünlere gelmiş. Bakalım Akdeniz’in köpüklerinden doğan tanrıça Afrodit, yıllara meydan okuyan Kuzey Avrupalı masal kahramanı Deniz Kızı’na karşı ne kadar dayanabilecek…

29 Ağustos 2013 Perşembe

Ama ne gaile : Suriye


Ama ne gaile : Suriye

İnsanoğlu gerçekten bencil. Neredeyse burnumuzun dibinde olan bir ülkede vahşet yaşanırken kılımız kıpırdamıyor; ama Ağrotur’daki İngiliz üslerinin kullanarak Suriye’nin vurulacak olması ihtimali “aman Suriye’den bir füze yolunu şaşırıp da tepemize düşerse” endişesi ile aklımızı başımızdan alıyor. Suriye’yi ne kadar biliyoruz? Ne kadar tanıyoruz? Açıkçası benim, Suriye hakkındaki bilgilerim sınırlıydı. Esad’ın Avrupai görüntülü eşi Esma ve lezzetli baklavaları dışında, Suriye ile ilgili ahım şahım bilgilere sahip değildim. Ailemden birileri Arap Baharı başlamadan önce Suriye’ye tatile gitmişti. Biz de mecburen ilgimizi bir müddet oraya yönelttik de Suriye’yi kıyısından köşesinden az biraz tanıdık. Tuhaf olacak ama ben Suriye’de yaşanan tüm bu karışıklığın nedenini turistlere buluyorum. Tek suçlusu turistler. Niye mi? Hemen açıklayım… Suriye’ye son yıllarda giden turist oranında önemli oranda artışlar olduğu söyleniyor. Turizmde yaşanan bu artış, bazı büyük otoritelerin dikkatinden kaçmamış ki çok geçmeden birileri çorba karıştırır gibi oraları karıştırmaya başlamış. Biz Kıbrıslılar kendimizi dünyanın merkezi sandığımız için az ötede olan, hatta ucundan içine girdiğimiz Ortadoğu’ya aşağıdan bakma tavırlarımız sonucu, komşuda yaşananlardan genelde bihaberiz. Dolaysıyla Suriye’de neler oluyor, İsrail niye sessiz, Lübnan nasıl etkilenir gibi konularla uğraşmıyoruz.  Üzgünüm ama içine kapalı bir toplum olmanın ötesine bir türlü çıkamıyor, ancak şahsımızla ilgili tehlike çanları çalmaya başladığı andan itibaren kabuğumuzdan başımızı uzatıyoruz. Ama ne maraz; ne gaile…